31 Temmuz 2013 Çarşamba

KENNEDY ÖLDÜRÜLMESEYDİ...

Stephen King, 22/11/63 adlı yeni romanında yine Amerikan toplumunun orta sınıfına odaklanarak kuruyor anlatısını. Kitabın, gerek kurgusu gerekse anlatı biçimi açısından edebi değerinin King’in diğer romanlarına göre daha farklı olduğu söylenebilir.

22/11/63, STEPHEN KING, ÇEV.: Z.HEYZEN ATEŞ, ALTIN KİTAPLAR, 816 SAYFA, 30 TL



İlk öyküsü “Starling Mystery Stories”i 1967 yılında kaleme alan Stephen King, geçen onca yılın ardından elliyi aşkın eseriyle Amerikan edebiyatının en üretken yazarları arasında sayılıyor. Gerek romanları gerekse hikâyeleri birçok kişi tarafından bilinen yazarın en önemli özelliklerinden biri, eserlerinin çoğunun sinema uyarlamalarının yapılmasıdır. Nitekim 1973 yılında yayımladığı ilk romanı Göz, 1976 yılında Brian De Palma tarafından sinemaya uyarlanmıştı. Yine Medyum (The Shining), Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption), Gizli Pencere (Secret Window), Hayvan Mezarlığı (Pet Sematary), Düş Kapanı (Dreamcatcher) herkesçe bilinen ve sinemaya uyarlanan eserlerinden yalnızca birkaçı.

Stephen King’i yakından takip eden okurların belki de en beğendikleri eseri, yedi kitaptan oluşan Kara Kule (The Dark Tower) dizisidir. Bu eseri yazmak yaklaşık otuz dört yılını almıştır yazarın. Yakın dönemde yayımladığı Yazma Sanatı isimli kitabında King, “Kara Kule’nin sonunda ne olacak? Kanser hastasıyım ve sonunu görmeden ölmek istemiyorum.” diyen seksen dört yaşındaki bir kadına, “Ben de bilmiyorum.” dediğini anlatır. Yazarın yaşlı kadına verdiği cevap aslında onun yazarlık serüveninin özeti gibidir. Nitekim bütün eserlerinde ilk göze çarpan şey, hikâyenin nereye varacağının kestirilememesi, bilinememesidir. Tıpkı 22/11/63 romanında olduğu gibi.

Farklı bir King

Bu kitabın, birçok yönüyle diğerlerinden farklı bir noktada durduğunu söylemek mümkün. Gerek kurgusu gerekse anlatı biçimi açısından edebi değerinin diğer romanlarına göre daha iyi bir yerde olduğu söylenebilir. Yazar, 22/11/63’te yine Amerikan toplumunun orta sınıfına odaklanarak kurar anlatısını. King’i bu kadar sevilen bir yazar kılan unsur belki de budur. Nitekim eserlerine konu olan kasabalılık hali, mazbut aile yaşamı, inançlı insanlar, yaşanan dönemin atmosferi, bir de tabii orta sınıfın yaşamından süzülüp gelen küçük kaygılar… Bunların hepsi, King’in eserlerinde o kadar ince ayrıntılarla bir araya gelir ki, rengârenk bir canlılık kazanır okurun zihninde. 22/11/63 romanını değerli kılan unsur, yazarın bir toplumu bütün çelişkileriyle metnine yansıtmayı başarabilmesidir sanırım.

Romanın girişinin klişe olduğunu ve bu klişelik halinin de yazar tarafından bilinçli bir şekilde meydana getirildiğini söylemek mümkün. Nitekim son dönem modern anlatılarının birçoğunda görülen “insanlık hali”; yalnızlık, terk edilmişlik, ne yapacağını bilememe, depresif ruh hali, yabancılaşma, kendiyle savaş durumu bu kitabın girişinde de mevcut. Romanı okumaya başladığımızda Amerikan film endüstrisini de etkisi altına alan senaryoların bir benzeriyle karşılaştığımızı sanırız. Fakat sayfalar ilerledikçe, yazarın bunu bilinçli yaptığını, anlatının geçtiği zamanın, 2011 yılından 1950’li yılların Amerika’sına uzandığını ve baştaki klişe algısının, değişen zamanla beraber ortadan kalktığını fark ediyoruz.

Kennedy kurtulsaydı…

Romandaki tek fantastik öğenin bu zamansal geçiş olduğunu söylemekte fayda var. Asıl hikâye de ondan sonra başlıyor. John F. Kennedy’nin bir suikastla yaşamını yitirmesinin üzerinden kırk yılı aşkın bir zaman geçmiştir ama sarsıntı diriliğini hâlâ korumaktadır kimileri için. Bunlardan biri de Al’dır. Ona göre Kennedy kurtulursa dünya daha iyi bir yere dönüşecektir. İkiz kuleler vurulmayacak, terörizm olmayacak, dünya barışı korunabilecektir. Bu nedenle Al geçmişe dönüp JFK suikastının önüne geçmesini ister George Amberson’dan, yani kahramanımızdan. Böylece kahramanın geçmişe yolculuğu başlar.

Bu romanında King’in diğer eserlerindeki fantastik öğeler, korku, gerilim unsurları neredeyse yok. Fakat paralel evren, zaman tüneli, geçmiş ve şimdinin insan ruhunu kuşatan ıstırabı bu kitapta da mevcut. Yine hikâyedeki zaman ve mekân kavramı, diğer roman ve hikâyelerinde olduğu gibi anlatı ilerledikçe tam bir bilmeceye dönüşüyor okurun zihninde. Bu bilmece, paralel evren denilen bir zamansal olasılıklar toplamı olarak karşımıza çıkıyor.

Stephen Hawking’in Büyük Tasarım kitabında bahsettiği, “Bir sistemin tek bir geçmişi yoktur, bir sistem bütün olası geçmişlere sahiptir.” düşüncesinin kitapta karşılığını bulduğunu görüyoruz. Fakat yazara göre bu durumun iki olası sonucu olabilir, bu ya iyilik haline delalettir ya da kötülük.



Kitap Zamanı, Sayı: 78

Güncel

Yakında bir romanla edebiyat okurunun karşısında olacağım. Romanla ilgili gelişmeleri buradan takip edebilirsiniz.
Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
 

Tasarım

Tasarım Nur-İş | Kodlama Cin Fikir | Güncelleme Yazılım