31 Temmuz 2013 Çarşamba

'BİZ'İM SAYISAL ÇARESİZLİĞİMİZ

Yevgeni Zamyatin’in bir kült kitap niteliğindeki distopya romanı Biz yeni baskısıyla raflarda. Yazar, totaliter bir dünyanın belirtilerini anlattığı, “büyük kapatılma”yı haber verdiği ve Bolşevik Devrimi’ni sertçe eleştirdiği eserini kendi ülkesinde yayımlatamamıştı.

BİZ, YEVGENİ ZAMYATİN, ÇEV.: FATMA-SERDAR ARIKAN, İTHAKİ YAYINLARI, 250 SAYFA, 15 TL



Yirminci yüzyılda ortaya çıkan hegemonik yapının köklerinin aydınlanma felsefesine kadar uzandığı söylenebilir. Aydınlanma felsefesiyle beraber, din ya da Tanrı merkezli toplumsal yapı ve düzenlemelerin yerini akıl merkezli bir toplumsal yapı alır. Rousseau, Voltaire, Diderot, Hobbes, Hume gibi toplum mühendisleri tarafından ortaya konulan akla dayalı toplumsal yapılar, kent mimarisinin ortak yaşam alanları oluşturmasıyla önemli bir aşama kat etmiştir. Bu toplumsal değişimin öncüleri, insanları ortak bir doğrunun etrafında birleşmeleri konusunda teşvik etmiş, bunun için birtakım reçeteler sunmuştur. Nitekim ortak eğitim, ortak vatan, ortak dil, ortak akıl bunun bir sonucu olarak ortaya çıkmış ve farklı bir gelişim göstererek günümüze kadar gelmiştir. Hatta J. J. Rousseau, ortak toplumsal bir yapı için Toplumsal Sözleşme adlı, toplumun “devlet” eliyle nasıl eşit kılınacağı konusunda bir eser de yazmıştır.

Avrupa’da aydınlanma ile beraber ortaya çıkan toplumsal hareketlerin, dünyanın hemen hemen bütününe sirayet ettiği söylenebilir. Rusya da bu değişimden payını alan ülkelerdendir. Birinci Petro ile başlayan Rus aydınlanması, Lenin, Troçki, Kropotkin gibi önemli aktörlerle devam etmiştir. Bolşevik devriminin ortaya çıkışını da bu toplumsal değişimler içerisinde ele almak yanlış olmaz. Toplumsal olayların kendini güçlü bir şekilde dayattığı on dokuzuncu yüzyıl sonu Rusya’sında, öne çıkan yalnızca ideologlar değil; Dostoyevski, Tolstoy, Gorki, Turgenyev, Yevgeni Zamyatin gibi önemli edebiyatçılardı aynı zamanda.

Ülkesinde yayımlanamadı

Zamyatin, Bolşevik Devrimi’nin hemen sonrasında kaleme aldığı Biz’i ülkesinde yayımlatamamıştır. Kitabın önce İngilizce, ardından Çekçe çevirisi ülke dışında basılmıştır. Belki de yazarın Biz’i yayımlatamamasının en önemli nedeni, devrimi olmuş bitmiş bir şey olarak değil, sürekliliği bulunan ve hiçbir zaman kesintiye uğramayan bir süreç şeklinde göstermesidir.

Zamyatin romanında, totaliter bir yapının her şeye hâkim olduğu, insanların bürokrasiye ve devlet denen aygıta koşulsuz biat ettiği, yalnızca devletin kendilerine sunduklarıyla yetindiği, bireysel hiçbir hakkın bulunmadığı ve elbette en önemli unsurun devlet denilen organizasyon olduğu bir dünya tasavvur eder.

Romanın belki de en ilginç tarafı, insanların cam duvarlar içerisinde tutulması ve hepsinin bir isim yerine koda sahip olmasıdır: D503, I-330, R-13,V-1. İnsanın aklına, Foucault’nun “Büyük Kapatılma”, “Büyük Gözetleme” dediği durum geliyor. Biz romanında neredeyse bütün zaman, devletin komutlarıyla hareket eden insan topluluklarının ehlileştirilmesiyle geçer. Dolayısıyla yazar, insan varlığından bahsetmenin mümkün olmadığını, bireyin yerine devletin geçtiğini, bireyin devlet için var olduğunu anlatır.

Totaliter bir dünyanın işaretleri

Zamyatin, gelecekte var olacağı düşünülen totaliter bir dünyanın varlığına işaret eder. Bunu D503 denilen bir matematikçinin günlüğünden öğreniriz. Günlüğü okurken, adım adım o dünyanın içerisine girdiğimizi, çekildiğimizi fark ederiz. Nitekim günlüklerde beliren devlet aklı bizi, ortak faydanın ne olduğu konusunda garip bir karmaşanın içine hapseder. Özel yaşamın kamusal yarar uğruna vazgeçilebilir bir şey olduğuna bizi ikna etmeye çalışan totaliter aygıt, yaptığı binaların camdan olmasını, “bütün yurttaşların faydası için” diye savunur. Hem kent mimarisini hem de insanı biçimlendirmeyi kendinde bir hak gören Devlet, toplumu buna uygun olarak biçimlendirir ve ardından kendini dogmatikleştirir. Hatta bir tür ilkellik gibi gördüğü Tanrı inancını tanımaz, onun yerine kendini koymayı bir kurtuluş manifestosu gibi gösterir.

Bolşevik devrimi esnasında Rusya’da birçok faaliyet yürüten yazarın romanını, devrim sonrasında yalnızca Bolşevik devrimi karşıtı bir metin olarak okumak doğru olmaz sanırım. Biz’in, bir toplumsal hareketten ziyade o günün dünyasında yaşanan bir dizi değişimin sonucunda ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Biz, “insanın” yerine “meta”yı, ideolojiyi veya herhangi bir totaliter varlığı koyan anlayışa karşı yazılmış bir eserdir.



Kitap Zamanı, Sayı: 79

Güncel

Yakında bir romanla edebiyat okurunun karşısında olacağım. Romanla ilgili gelişmeleri buradan takip edebilirsiniz.
Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
 

Tasarım

Tasarım Nur-İş | Kodlama Cin Fikir | Güncelleme Yazılım