31 Temmuz 2013 Çarşamba

BOŞLUĞUN SANCISI

Selma Sancı Espas adlı romanında 12 Eylül’ün adım adım yaklaştığı dönemi resmederken, Cağaloğlu’ndaki basımevlerinden bütün Türkiye’ye yayılan dergilerin, kitapların, gazetelerin mürekkep kokan dünyasına götürüyor okuru...

ESPAS, SELMA SANCI, SEL YAYINLARI, 126 SAYFA, 10 TL



1980’li yıllar denince akla darbe döneminin ülkede yarattığı kötücül ruh hali, insanların üzerine çöken ölüm sessizliği, bir de dönemin neden olduğu travma ve boşluk duygusu gelir. 11 Eylül’de ülke kaosa sürükleniyor diye açıklamalar yaptıktan sonra 12 Eylül gecesi yönetime el koyanlar, ayın 13’ünde ülkeyi “sükûnete kavuşturur.”

Seksenli yıllarda Margaret Thatcher’ın öncülüğünde, devletin iktisadi yatırımlardan, kamusal alandan çekilmesi, özelleştirme, serbest pazar ekonomisinin desteklenmesi, işçi haklarının daraltılması gibi bir dizi neoliberal politika hayata geçirilir. Bu politikalar Türkiye’ye kısa bir zaman sonra 24 Ocak kararları olarak yansır. Adına Yenidünya denen bu yapısal değişimlerin Türkiye’de uygulanması sırasında toplumun hemen hemen bütün kesimleri, özellikle de emekçiler bu değişimden payını ziyadesiyle alır.

Adım adım 12 Eylül’e

Selma Sancı’nın Espas adlı romanı işte böylesi bir toplumsal atmosferin ülkeyi boğduğu, darbenin adım adım kendini hissettirdiği bir dönemi betimliyor. Sendikasızlaşmanın dayatıldığı, yasakların ve baskıların üst düzeyde uygulandığı, muhaliflerin içeri atıldığı bir dönemdir bu. 12 Eylül’ün adım adım nasıl geldiğini, atölyelerde çalışan insanların yaşamına odaklanarak anlatıyor yazar.

Roman, aslında kendi döneminde hiç de yabancısı olunmayacak bir kayıp hikâyesiyle başlıyor: “Tahir birdenbire ortadan kaybolmuştu, haftalardır görünmüyordu, aklına hep kötü şeyler geliyordu. Böyle düşünme diyordu kendi kendine ama korkuyordu, ya gelemeyecek durumdaysa. Daha da önemlisi ya kimsenin bundan haberi yoksa…” Nebile, arkadaşı Nesrin’in salık vermesi üzerine tanıştığı Tahir’e âşık olur. Kısa bir zaman sonra ortadan kaybolur Tahir. Bunun üzerine Nebile’nin girdiği ruh hali oldukça dikkat çekici görünür; kiraladığı posta kutusu ve gün gün o posta kutusundan gelecek haberin beklentisi, onu kutunun daracık gerçekliğine hapseder. Nitekim o yıllarda kaybolan bir insanın akıbeti hakkında araştırma yapmak hem güç hem de oldukça tehlikelidir. Bu nedenle romanın atmosferine yakından bakınca, neredeyse herkesi içine alan bir sıkışmışlık hali göze çarpıyor. İşten atılma, yalnızlık, başlarına bir şey geleceğine dair korkular, insanları gündelik hayatın sıradanlığına hapseder ve boğar adeta.

Selma Sancı, Cağaloğlu’ndaki basımevlerinden bütün Türkiye’ye yayılan dergilerin, kitapların, gazetelerin mürekkep kokan dünyasına götürürken okuru, bir yandan da öteki İstanbul’u ve onun o sıkılmış, kendinden dahi bezmiş ruh halini anlatıyor. İnsanların hikâyelerine odaklanıp adım adım bize o yıllarda yaşananları solutuyor. Dönemin siyasal atmosferi kadar sosyokültürel dokudan, iş yaşamından, sınıfsal ayrışmanın getirdiği ezilmişlikten bahsediyor yazar. Gündelik yaşamın çıkmazları, önlerinde bekleyen iş hayatına dair koca belirsizlik, sınıfsal çelişkiler ve bir de yaşamın kıyısında insanı bekleyen umut kırıntıları, romanın insan odaklı dokusuna eklemleniyor.

Espas: Boşluk

“Espas”ın kelime anlamı boşluk. Yazarın matbaada çalışan insanlardan yola çıkarak kitabına bu ismi verdiği söylenebilir. Kanaatimce bu tercihin bir nedeni de, matbaa çalışanlarının yaşamlarını kuşatan bir dizi belirsizliğin iç dünyalarında yarattığı boşluk duygusunu imlemek/ima etmektir. Bu, o dönemin atmosferini soluyan biri için büyük bir sancıdır aynı zamanda.

Kitap on üç bölümden oluşuyor. Tahir’in, nedeni belirsiz kaybolma hikâyesiyle başlayan anlatı, uzun bir mektupla sona eriyor. Yaşamın kıyısında, hayat kadar kendilerine, sevdiklerine tutunmaya çalışan insanları odağına alan yazar, o dönemi yaşayanlar için ağızlarda buruk bir tat bırakırken, dönemi yaşamayan okurun hafızasındaysa şu kısacık pasaj yer ediyor: “Bir belirsizliğin içerisine yuvarlandı. Ona öyle geliyordu ki bedeni bölünmüş, başında bir boşluk oluşmuştu. Gözünün önünde anlaşılmaz maviler, büyük eflatunlar uçuşuyordu.”



Kitap Zamanı, Sayı: 82

Güncel

Yakında bir romanla edebiyat okurunun karşısında olacağım. Romanla ilgili gelişmeleri buradan takip edebilirsiniz.
Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
 

Tasarım

Tasarım Nur-İş | Kodlama Cin Fikir | Güncelleme Yazılım