23 Temmuz 2013 Salı

VEYSİ ERDOĞAN'IN "BETER" ŞİİRİNDE İKTİDAR VE AİDİYET BİÇİMLERİ

“Beter”, kayboluşların varlık sancısı üzerine konumlanan kaotik bir atmosferden geçer. Şiir ben’i, içinde taşıdığı varlıkların yitirilmişliğine odaklandığından, bilincin parçalanmışlığına giden ve onu belirginleştiren zihinsel bir algıyla iç içe yürür. “Beter” şiirinde parçalı bir anlatıyı geçmişin öznesine dönüştüren algı, meselesini birçok izlek üzerine kurar. Kayıp öznelerin zamanına değmek için “ayna” bu izleklerin başında gelir. Bu durumda görüngünün soyut evrenine dair okuma biçimi yaratılan “Beter” şiirinde, şiir kişisi okuyucuyu ikili bir okumanın tarafı olmaya davet eder. Bu okuma biçiminin bir tarafı, yüksek sesle söylenen “iktidar” ve onun anlamını işaret eden “kalbe dökülen her sözün önüne siz geçtiniz” dizesindeki “siz” söylemi, ikincisi ise aynadaki bakışın arkasında duran gizli bir çoğunluğun varoluş sancısı. Yani “onlar”. 

Şiir kişisi, bu ikili okuma biçimiyle şiirini kurmaya çalışır. “Beter” şiirinde işlenen “iktidar” olgusu, aynaya değen varlık sancısıyla bir dizede birleşir: “aynaların karnındaki sûretim bir iğneyle deşilsin”. Bu dizeyi aynaların karnında duranlar ve iğneyi kullananlar olarak “siz” ve onlar” zamirine bağlayabiliriz. “Beter” şiirinde siz “iktidar”a; onlar zamiri ise ‘olmayanlar’a dairdir. Ki Şimdi Terk Edin Çadırımı kitabının “buradalar, ama yoklar” cümlesiyle açılması, ‘olmayanlar’a dair bir şerh düşüldüğünü gösterir. Bu durumda “aynaların karnındaki suret” onlarken, iğneyi kullananlar sizdir. Dizedeki karşılığıyla yorumlayacak olursak “iğne”nin bir iktidar metaforu olduğunu söyleyebiliriz. Bu, ‘olmayanlar’ın varlığına bir tehdit unsurudur. Çünkü “iğne”nin yöneldiği mekân, kayboluşların “çadır”ıdır. Şairin kitabına Şimdi Terk Edin Çadırımı adını vermesindeki kasıt, iktidarı kendi insanından uzaklaştırma isteğidir. Dolayısıyla görmezlikten gelinen onlar (aynadaki suret), iğneyi kullanan sizler (iktidar) tarafından bir sömürüye maruz kalırlar. Bu doğrultuda “Beter”in şiiri kişisi meselesini simgesel anlatının merkezine yerleştirdiği ayna (simgesel anlatı ya da simgesel yansıtma nesnesi) ve bakışın karşısındaki iğne (iktidar) üzerinden kaotik bir zamana döker. Bu ‘olmayanlar’a adanmışlık algısıyla yürür “Beter”de. Ki “Beter” şiirinin öfkesi bunun üzerine kurulur. “İktidar”a dair söylemi, siz dilinin imkânlarını deneyerek kurar. Problemi onların varlığını hatırlatmak içindir: “Dünyayı hiçleştiren efendiler ordusu, hükümranlığını sürdürdüğü sürece, başkaldırı ve yenilgi her zaman biraradalığını koruyacaktır. İnsanı merkeze almayan bir yok kılma mekanizması karşısında dilsizleştirilen toplumlar, bir protezler medeniyetine dönüştürülmeye çalışıldıkça, onlar adına ayakta kalmayı direnen kişiler, insanın varoluşunu hatırlatmak için çabalayacaktır. Çünkü efendinin görüntüsüne tahammülsüzlük, yaranın mülkiyetini ayaklandırır!”1 

Şiir kişisi tarafından geçmişe sürüklenen bu söylem, yaşanılmış hüzünlü zamanların bir sendroma dönüşmesi ya da anlatıcının yaralı belleğine ait felce dönüşmüş anların nesnel bir görüngüsüdür. 

Beter şiirinde “iktidar”a dair söylem aynı zamanda şiirle iktidar arasında kurulan mesafenin de bir gönderenidir. Bu da bizi “Beter” şiirinin iktidar ve şiir çelişkisine dair anlatının siyasal katmanındaki tanımına, ideolojik ve sınırları belirlenmiş bir meselenin özüne götürür. Bu açıdan bakınca “şiir ve iktidar” karşıtlığının kalın çizgilerle ifade edildiğini söylemek mümkündür. Ki Şimdi Terk Edin Çadırımı kitabı da bu izlek etrafında yürür. Şiir kişisinin kavgası bu nokta da iktidar ile şiir arasındaki gerilimde cereyan eder. “İktidar”, “Beter” şiirinde belirsizdir, yani herkes kılınmıştır. Yaşadığı ülkenin bir karmaşasını temsil edebileceği gibi, başka milletlerin yasına da odaklanır. Yani doğudaki bir meseleyi Hiroşima’dan geçirir hissini uyandırır. Bu da kayboluşa maruz bırakılmış her ülkenin ve vatandaşının ezilmişliğine mim düşürmektir. “Beter” şiiri, böyle bir zamana seslenir. Seslendiği siz, ezilenleri yoksaymış zihinlere dairdir. Fakat “Beter”deki “iktidar”ın devletin yanlış politikalarına fırlatılmış bir mecaz olduğunu da düşünebiliriz. “çünkü siz bilmezsiniz / kalbini unuttuğunuz o çocuklar / tarihin beyaz taylarıdır” dizesi, trajedinin iktidara dair bir serzenişi gibidir ve bu serzenişte devletin kendisi gizlidir. 

“Beter” şiirinin ilk iki dizesi şöyledir: “şimdi hangi dilde konuşsam / tanrının huyuna uymaz kelimelerim”. “Beter” şiirinde “iktidar”ın herkes olabileceğine dair yorumumuz, bu dizelerde “tanrı” sözcüğüyle karşımıza çıkar. “Tanrı” bu dizede “devlet”in yerini alır. “Şimdi hangi dilde konuşsam” dizesindeki “hangi dil” ifadesi, herkes olup, iktidara bir göndermedir. Hangi dilde konuşursan konuş, söyleyeceklerin “tanrı”nın ya da “devlet”in zihnine ters düşecektir. Bu durumda “Beter" şiirinde geçen “ben burada değilim” dizesi, iktidarın üstünü örtmeye çalıştığı bir zamana odaklanır. Bu geçmişin köklerine uzanmak ya da ait olduğu yere dair bir imada bulunmaktır. “ben burada değilim / kâsede gezdirilen suret benim değil” dizesindeki “kâse” ve “suret” yitirilmişlerin şiir kişisindeki karşılığıdır. Çünkü şiir kişisi, ne yaparsa yapsın onları unutamayacaktır. 

Öyleyse şiir kişisi nerededir? Bu soruya verilecek cevap bizi “Beter” şiirinin doğumuna ait sancıların yaşandığı yere, anlatıcının bilincinin yıkımına ve şiir kişisinin öfkesini doğuran yere götürecektir. Bu noktada şu tespiti yapmak yanlış olmaz sanırım; anlatıcı geçmişten, geçmişe ait bir mekândan kopup gelmiştir. Şiir kişisi “ben burada değilim” derken metinsel anlatının içerisindeki yerine ışık tutar ve okuyucuya aidiyetine ve aidiyetinin köklerine kadar götürmeye çalışır. Böylelikle üç türlü bir aidiyet alanı açılır “Beter” şiirinde: metnin, okurun ve anlatıcının aidiyeti. 

Metnin Aidiyeti

Kendini bir öfke nöbeti şeklinde hissettiren metinsel yapı, okunduğu andan itibaren okuyucunun algısında şekil almaya başlar. Bu noktadan sonra toplumsal bir yapı kazanır ve anlatının ötesine geçip, aidiyetine ait nesnelerin algısına dönüşür. “Beter” şirinin iskeletini oluşturan yapı ve aidiyetine ait nesnel yaratının geldiği düzey bir karşıtlığı ifade ederken, bir taraftan da simgeler aracılığıyla yansıtılan ve bir dizi soyutlamalar silsilesiyle metinsel anlatı bütünlüklü bir hal kazanır. Metin, ait olduğu zamanı okura göstermeye başlar. Bu metinsel aidiyettir. “Dilime günah döken gölgeler dağımda beklemesin” dizesi, metnin siz bağlamında konumlanmasıdır. Burada aidiyetlik metnin üzerinden “iktidar”a yönelir. Şiir kişisinin “çadır”ı, bu dizede “dağ”a dönüşür ve aradaki geçişler “dile dökülen günahlar” ifadesiyle anlamını bulur metinde. 

Okurun Aidiyeti

Okuyucu düzeyindeki algı içsel bir yarılmayla kendini gösterirken, okuyucunun iç sesine karşılık gelen her kelimenin anlatıdaki yeri, metnin aidiyetinden koparak okuyucunun aidiyetine ait nesnelliği başlatır. Artık okuyucu, şiir kişisinin öfkesine neden olan meselenin dışında ki biri değildir. Dolayısıyla bu iç içe geçen aidiyet meselesini doğuran arkaik durum, şiir kişisinin anlatıdaki öncül tavrının doğurduğu bir durumdan kaynaklanır. Artık okur, metne iştirak etmiştir. Metnin başlatıcısı rolündedir ya da metnin yazıcısı gibidir artık. Kendini hiçbir dizeden yalıtamaz. Şiir kişisi, “bakın buraya!” der ve okur oraya bakarak, metni kendisinden geçirir. Okurun metne katılımı, geçmiş zamanların yitirilmişliğine bir işaret parmağı oluverir. Okur, şiir kişisinden çıkmış, kendisini metne kaptırmış ve aidiyetini başlatmıştır.

Anlatıcının Aidiyeti

“Beter” şiirinin tabanı, anlatıcının aidiyetidir zaten. Ama şiir kişisi, bunu derin bir kökle yeniden bağlar kendisine. Yani şiir yazılırken ki zamandan öte bir zamana taşınır. İkinci kez yaratır yazdıklarını. Bir başkasının bakışıyla kendini kurgular. Kendisi değilmiş gibi gider kendisine ve aidiyetine odaklanır: “kimse “ne oldu?” demesin şimdi bana / her şey ölüm kadar ortadayken / bir levhanın kütüğüne yazılıyken her şey / herkes sırtıma işlediğim kuyudan bana baksın / ölmek için söyleyecek sözüm yok! / görüyorsunuz içimi tekmeleyen kasırganın kahrını / görüyorsunuz işte / iliğimdeki günaha dayanmıyor çamurun sabrı!”

Anlatıcı yukarıdaki dizelerde okuyucuya seslenir ve meselesinin ne kadar ortada olduğuna dair gönderimde bulunur. Bu aynı zamanda çağrıdır okuyucuya, artık ne şiir kişisi ne de metnin okuru birbirine uzaktır. Bu metinsel yaratı üzerinden gelişen tanışma biçimi bu noktadan sonra okuyucu ile anlatıcı arasında kan bağı kurulmasına vesile olur. Şiir kişisi metinde bu algıyı oluşturduktan sonra artık içsel bir monologa döner: “gözlerimi kapadım meselemi anlattım ki nafile / dilime dolanan perde izin vermedi beni kendime / çöl söyledim dağ inledim gümüş sözler edindim”

Geçmişin izini sürmek, onunla özdeşleşmek ya da buluşmak, mekândan kopup zamana dair imgelerle konuşmak, hem metnin hem de şiir kişisinin bıraktığı izlerden anlatıcının bilincine yol almak ve oradan Şimdi Terk Edin Çadırımı kitabının ana meselesine varmak yorucu ve bir o kadar da keyif verici. “Beter” şiiri bu oluşumun iskeletidir. Bu noktada şunu söylemek yanlış olmaz sanırım; “Beter” şiiri “iktidar”ın her şekline bir karşı çıkış olup bu çıkışı metne, okura ve anlatıcıya hatırlatan bir atmosfere sahiptir.

1* Veysi Erdoğan ile Söyleşi, Varlık Dergisi, Temmuz 2008, sayı 1210, s.53 
ilgili şiir için: http://veysierdogan.blogspot.com/2009/10/beter.html

Güncel

Yakında bir romanla edebiyat okurunun karşısında olacağım. Romanla ilgili gelişmeleri buradan takip edebilirsiniz.
Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
 

Tasarım

Tasarım Nur-İş | Kodlama Cin Fikir | Güncelleme Yazılım